9.09.2017

#sinemdiyette vol.2 & Yamuna Korse

Ege'ye 74 kilo ile hamile kalmıştım. Doğumda 86'ydım ama esas problem karnımda Beril'e hamileliğimden kalan çatlaklar ve deri sarkması sebebiyle karnımın aşırı iri ve aşağıda olmasıydı. ve doğumdan sonra gerçek anlamda karnımın dizlerime kadar sarktığı gerçeğiyle yüz yüze geldim.

Lohusalığımın ilk 15 gününde 8 kilo vererek 78 kilo oldum. Ancak Ege 6 aylık olduğunda verdiğim tüm kiloları geri almış tekrar 86 olan doğum kiloma çıkmıştım. Özel bir davet için H&M'in büyük beden kısmından aldığım 48 beden elbiseye bile zar zor girdiğimde kabinde gerçekten ağlayacağımı sanmıştım. Üzerime sadece hamile kıyafetlerim oluyordu.

Ve 26 Mart'ta diyete başlamaya karar verdim. Ve bu kesinlikle geri dönüşü olmayacak bir yoldu. Bu sefer 6-7 kilo verip durmayacaktım. 59 olmak istiyordum. Ama göbeğim? Keşke göbeğimin saf halini size gösterecek cesaretim olsa. Malesef henüz o kadar da barışmadım kendimle. sanki 120 kilo vermiş bir obez göbeği gibi gerçek anlamda.

Ege'ye hamileliğimin son ve zor günleri

Futbol topu değil :)
Yani zaten bu göbeğin sarkmadan eski haline döneceğini düşünmek normal olmazdı. 1 ay diyet yaptıktan sonra karnımın zayıfladıkça daha da çok sarktığını, hele ki 2 normal doğumun üzerine sezaryenden daha beter bir karınla kalakalmak çok moral bozucu. Bu yüzden başladım araştırmaya. Annem uzun seneler boyu estetik cerrahın yanında çalıştığı için bana sürekli 'kızım doğumdan hemen sonra korse tak', 'kızım doğumdan sonra korse taaaak' diye baskı yapsa da ben onu değil doktorumu dinledim. Bana korsenin karın kaslarını güçsüzleştireceğini söylemişti çünkü.

Ama artık karnımın sarkıklığı ve o bölgedeki fazla deri bana öyle ağırlık yapıyordu ki göbek deliğimde ve üst karın kaslarımda deformasyon ve ağrıya sebep olmaya başladı. Ve annemi dinlemeye karar verdim. İnternette araştırdım ve pek çok korse buldum. Doğrusunu söylemeliyim ki korse işi biraz pahalı geldi ilk başta. En iyi korselerin taklitleri yarı fiyatına bile satılsa yine de fazlaydı. Teyzemin bir lafı vardır 'ben ucuz mal alacak kadar zengin değilim' der. Yani ucuz bir şey alıp memnun kalmayıp tekrar en iyisini almaktan korktum. Direk en iyisi, en kalitelisi ve en tavsiye edilenini aldım. Yamuna Korse!

Ege 6 aylık ben 86 kilo

Korseye geçmeden önce diyet listesini de vermek istiyorum.

3 hafta Sinem diyeti :) Şaka şaka bildiğiniz sağlıklı beslenme.

Kahvaltı:

yumurta peynir süt booool yeşillik (emzirenlere nane ve maydonoz yasak) domates salatalık zeytin

Ara:

meyve (1 porsiyon)

Öğlen:

et tavuk balık ya da köfte veya mercimek fasulye nohut gibi yüksek protein kaynaği
yanında boooool salata. doyana kadar salata yiyebilirsiniz. 1 kaşık zeytinyağı sadece.

Ara:

kuruyemiş ve kuru meyve (1 küçük kase)

Akşam:

evdeki etli veya etsiz sebze yemeğinden 1 tabak (abartmadan)

Dikkat ettiyseniz ekmek yok, unlu pirinçli nişastalı hiçbirşey yok. Şeker ve hazır paketli gıda tabii ki yok :)

3 hafta bu diyeti uyguladıktan sonra 1 gün ara veriyoruz. 1 gün boyunca dilediğinizi yiyebilirsiniz.

Üzerine 6 gün boyunca dükan diyeti yapıyoruz. Yani sadece protein ağırlıklı. Yanında yeşillik de yiyebilirsiniz ama sebze, meyve, bakiyat yok.


Bu şekilde ayda 4 kilo civarı verilebilir. Daha sonra 2 ay boyunca aynı düzende gidip, haftada 1 öğün (1 gün değil) ödül yemeği veya tatlı ne isterseniz yiyebilirsiniz.

3 ayın sonuna doğru kilo vermeniz duracaktır. Ancak bu aşamada vücudunuz incelip şekillenmeye devam eder. O yüzden sakın kilo vermem durdu diye düşünmeyin.

Aralarda dükan ile değiştirmek için yine 6 günlük meyve sebze detoksu yapabilirsiniz. Bu sistemde de işlenmiş hiçbir şey yemiyorsunuz. Sadece çiğ sebze ve çiğ meyve gün boyunca doyana kadar. Yine arada veya daha sonra 1-2 günlük sıvı sebze meyve detoksu ile de metabolizmanızı canlandırabilirsiniz.

Ben 2 aydır diyete ara verdim ancak hala 77 kiloyum. İlk başta yazdığım listeye haftada 2-3 gün makarna pilav ekmek veya tatlı gibi seçenekleri yayarak tüketiyorum. Eğer bir gün abartıp yarım kilo almışsam 3-4 gün ekstra dikkat edip tekrar devam ediyorum. Amaan nasılsa bozdum diye bir şey yok.

Ve en güzeli de süt yapan şey yeşillik olduğu için emziren anneler açısından hiçbir sorun yok. Günlük 1400-1600 kalorilik 70 gr protein 50 gr karbonhidrat içeren bir diyet türü. Detayları Fat Secret adlı uygulamayı indirip saat saat ne yediğinizi yazarak siz de hesaplayabilirsiniz.

Şimdiii dönelim korseye :)

İlk korse zamanlarım 82 kilo

Yamuna Korse (web sitesini suraya bırakıyorum), (ve hatta instagram hesaplarını buraya) benim pek çok ünlüde gördüğüm bir markaydı. Sadece gerçekten bir kere alayım en iyisini alayım diye düşündüm. Ve size tek kelimeyle taş gibi diyebilirim. Daha önce 3-4 adet kumaş korse denemiş biri olarak hiç alakası yok diyebilirim. Bir kere çelik balenler var ve asla bükülmüyor. Belden ya da sırttan kıvrılarak aşağı inmiyor (tombikler bilir). Ve kumaşı kesinlikle esnemiyor.

İlk aldığımda ben sırt üstü yattım ve eşim kan ter içinde kapattı korseyi ve dedi ki bunda bir yanlışlık var bu kadar zor olamaz. Dedim hayır bana özellikle söylediler çok zor kapatacaksınız ki işe yarasın diye. Ve gerçekten de 1 hafta sonra rahatlıkla kapatır olmuştum. Zaman içerisinde 2. ve 3. kopçayı taktım. 

Şimdi bana en çok sorulan soruları yanıtlamak istiyorum. 

-Sırttan taşma yapıyor mu? Askılı modeli mi alsam?

Benimki askısız model. Çünkü tüm kilo problemim göbekte. Ama siz kendinizi bilirsiniz. Eğer normalde de sırtı etli biriyseniz askılı model daha iyi olabilir. Ama askısız klasik modelde de sadece ilk taktığınız günler biraz sırttan taşma oluyor ve daha sonra incelmeye başladığınız için kayboluyor o görüntü.

-Terletiyor mu?

Evet. Hem de deli gibi. Ama bence bu iyi bir şey. Yağ yakımını hızlandırdığını düşünüyorum. Ama korse yıkanmadığı için mutlaka atlet üzerinden giymenizi tavsiye ederim.

-İncelmesi kalıcı mı?

Eski kadınları bilirsiniz hep korse takarlarmış. Ne oldu da vazgeçtik korseden bilemiyorum ama özellikle zayıflama döneminde göbek sarkmasını engellemede, bel oyuntusunun oluşmasının oluşmasında öyle yardımcı ki. Üstelik karnı sıktığı için fazla yemenizi de engelleyip daha kolay doymanızı sağlıyor. Zaten diyetteki genel mantık mideyi küçültüp daha çabuk doymaktır. 3 ay kullanıp korseye göbek deliğimdeki bir problemden dolayı ara vermek zorunda kalınca inanılmaz bir boşluk hissettim ama, karnım tekrar sarkmadı. Belim de hala ince çok şükür. 23 cm'cik kadar incelmişim :)

-Gerçekten işe yarıyor mu?

Bu kadar anlatmama rağmen neden hala bu sorunun sorulduğunu anlamasam da :) Evet gerçekten işe yarıyor. Özel günlerde veya günlük hayatta sizi gerçekten 1-2 beden küçük ve düzgün vücutlu gösteriyor. Düzenli kullanımda ise (günde 6-8 saat) kalıcı bir şekillenme ve incelme görebiliyorsunuz. 48 bedenden 44 bedene düşmüş durumdayım şu an ben. Ve hatta bazı markalarda 42.

Şimdi sizleri fotograflarla başbaşa bırakıyorum. Bir 3-4 ay sonra yeni diyet listem, bir küçük beden korsem ve inşallah vermiş olacağım bir 9 kilo ile beraber görüşmek üzere diyorum :) Kendinize iyi bakın...


Korseden önce 113 cm bel 
Korseden sonra 90 cm bel 77 kilo




















6.12.2016

Ege'nin Dogum Hikayesi




Yılbaşından 1 gün önceydi sanırım. Hani olmaz ya belki olur diye evde her zaman test bulunduruyordum. 1 dakika bekledim. Olsa hemen çıkıyor diyorlardı çünkü. Hayatımda belki 30 tane test yapmış olduğum ve hep aynı hüsranla karşılaştığım için salaksın Sinem dedim. Baya sesli konuştum aynada kendime bakarak. Ne bekliyordun ki sanki? Salona geldim bi nefes aldım biraz dolanıp testi atmak için banyoya girdim. Böyle belli belirsiz silik pembe bi çizgi. Hakikaten delirdiğimi veya halisünasyon gördüğümü düşündüm. Biraz sonra çizgi kırmızı olmaya başladı. Gülerek ağlamaya başladım. İnanamıyordum çünkü. Beril’e kavuşmak için 3 yıl bekleyen üstüne 1.5 tedavi gören ben şimdi sürpriz bir şekilde hamileydim.

Uğur’u aramak istedim ama telefonda istediğim tepkiyi vermeyeceğini biliyordum. Yüzüne söyleyince de çok bir tepki vermedi ya neyse. Hemen kuzenim Merve’yi aradım. Beraber çığlıklaşarak gülüşerek ağladık. Hayatımda heycandan elimin ayağımın titrediği nadir anlardan biriydi gerçekten. Akşam Uğur gelince sana yılbaşı hediyesi aldım diyerek bir klişe örneği olarak testi hediye paketine koymuştum. Bi 8-10 kere yok artık, şaka, ciddi misin demiştir herhalde.

İlk 3 ay 2 kez bağırsak enfeksiyonu (Beril’de de olmuştu) üstüne kusmalar ve mide bulantılarıyla dolaştım. Beril’de düşük tansiyon vardı sadece. Sonraki 3 ay gayet tatlıydı, ta ki doktorumun kasılmalar olduğunu söyleyene kadar. Karnım aşırı büyük, suyum aşırı fazlaydı. Beril’di, işler güçlerdi derken kendimi fazla yorar olmuştum. Dinlenme dönemine geçtim. Haftada 3-4 kasılma oluyordu.

Son 3 ay kasılmalar arttı. Yazdı. Göbeğim 36 aylık hamile bir fil kadardı. Çırpı gibi bacaklarım ve belim beni zor taşıyordu. Kasılmalar temmuz ortasından sonra stres sebebiyle iyice arttı. Erken doğuracağım diye daha çok stres olmak kadar saçma bir şey yoktur herhalde.

İlaçlar dinlenmeler derken 39+4’te gece 11 gibi kasılmalarım sıklaşmaya başladı. Tamam dedim işte bu. Duş aldım, saçımı yaptım, son eksikleri tamamladım. Annem yanımdaydı neyse ki. Endişeli bakışlarla sabaha kadar plates topunda esnedim. 11’de 20 dakikada bir gelen sancılar sabah 5’te 4 dakikada bir olunca annemin ısrarlarına dayanamayıp Uğur’u uyandırdım. Dedim kalk doğuruyorum. Hemen mi dedi. Bi traş olabilir miyim diye sordu. Komik adam vesselam.

6’da 3 dakikada bir olunca 5 dakika uzaklıktaki hastanemize gittik. Sancı aralarında yürüyemiyor oturmam gerekiyordu. Ama seviniyordum çünkü Ege’yi de normal doğurabilecektim. Herşey olması gerektiği gibiydi. Gel gelelim hastaneye girince direk yatağa yatırdılar. 4 cm açıklığım vardı. 8’de doktorum geldi ve hala 4 cm’deydim. İyiyim dedim ama yatmasam dolaşsam daha iyi. Tam o esnada Beril’de beni perişan eden suni sancı makinası geldi. Neden dedim, istemiyorum. Benim sancım var!

Doktorum sağolsun iyidir hoştur ama biraz acelecidir. Beril’i de hastaneye girdikten 2 saat sonra doğurmuştum. Suni sancı 9 gibi takıldı ve ondan sonraki 1 saat hiç de hoş değildi. Doğumun annenin rahat edeceği ve yavaş yavaş ilerleyeceği bir an olması lazım. Ama o an elbet doktorun bir bildiği vardır diyor insan. Neyse.

Sonra suyumu patlattılar kontrol için. Herhangi bir problem yoktu. Sonra yatak değiştirmek için ayağa kalktım ki amanın. Herhalde bir kova su vardı içimde. Heryer göl oldu. Çok enteresan bir şeymiş çünkü Beril’de suyum kritik seviyelerdeydi.

Normal doğum sancıları o kadar da dayanılmayacak bir şey değil. Ama suni sancı kelimenin tam anlamıyla dayanılamayacak kadar beter bir şey. Üzerine bir de gece 1 dakika bile olsun uyumamış olmamın verdiği yorgunlukla sancılarla baş edemez hale gelmiştim. 10’da doktorum geldi ve doğumhaneye gitmek için hazırlıklara başladık. Son ana kadar odamda Uğur’la beraber olmak gerçekten güzel bir şeydi. İki doğumumun da bu şekilde olmasından dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum.

Sancılar 1 dakikadan daha kısa bir sürede geliyordu. Tekerlekli sandalye için ayağa kalktığımda oracıkta doğurucam sanıyordum ama o iş o kadar da kolay değildi tabii ki.

Beril inanılmaz hızlı ve kolay doğmuştu. Hele bi de bu ikinci peheyy fırt diye doğururum sanıyordum ki öyle olmadı. Doğumhane kapısında eşimle vedalaştık ve içeri girdim. Masaya çıktım. Karnım öyle büyüktü ki 3 hemşire bana sürekli yardım ediyordu sağa sola düşmeyeyim diye. Doktorum geldi hemşirelerle beraber. Üstten bastırmasını söyledi hemşireye. Aynı anda kendisi de müdahale edince baya bi ciyakladım. Dedim beni biraz rahat bırakın bekleyin. Stresten ıkınamaz olmuştum.

Sonra doktorum gitti 10-15 dakika boyunca hemşire ve ebelerle kaldım. Ellemeyin kendisi doğursun dedi. Önce sakinleştim. Sancıları hissetmeye ve içimden geldiği zaman kendi kendime ıkınmaya başladım. Tabii ki yanımda 4-5 kişi vardı ama sadece izliyorlardı. Ama bir sorun vardı sanki. Ne kadar ittirsem de Ege’nin ilerlediğini hissetmiyordum. Doktorumu istedim.

Doktorum gelince hemşire ve ebeler beni sırtımdan hafif kaldırdılar ıkınmam için. O zaman daha rahat ıkınır oldum. Yine de beril 3 ıkınmada doğmuştu. İçimden balık gibi kayışını hala hatırlıyorum. Ama Ege Beril’den 400 gram daha kiloluydu ve kanala kolu ile beraber girmişti. Doktorumun kolunu ittirdiğini hatırlıyorum içeriye doğru. Sonra 2-3 ıkınmada başı çıktı. Biraz rahatlamıştım ki bir telaş bir panik. Kordonu suratının etrafına dolanmıştı. Hem kol hem de kordon olunca ilk başta kanalda ilerleyememişti tabii ki. İtiraf ediyorum o an biraz ümitsizliğe kapılmıştım. Kendi kendime acaba forseps mi yaparlar yoksa vakum mu diye düşünüyordum.

Sonra omuzları çıkarken de bi tur ciyakladım ve herşey başladı. Benim ciyaklamamın bitişi ile onunki buluştu sanki. Sonra sessiz sakince onu dinledim. 14 kilo aldığım hamileliğimde 3.400 bir evlat doğurmuştum. 2 Eylül Cuma 2016, saat 10.30’da. Bora Ege Kocabaş.


Onu giydirip babasına götürdüler, benim dikişlerim plasenta derken titremeye başladım. Hemşirenin üstten 1 defa bile bastırması bende çok kötü bir etki yaratmıştı. İnanılmaz bir kanama ile baş başaydım ama henüz o an farkına varamamıştım. Bembeyaz bir şekilde odaya geldim. Ege’yi aldığım an yaşadığım duygu Beril’i kucakladığım andan çok farklıydı. Sanki Ege’yi de Beril kadar tanıyormuş gibiydim. Aynı Beril’i şu an sevdiğim kadar seviyordum. Daha hiçbir şey yaşamamıştık oysa. Nasıl böyle sevebilmiştim?

Alıp hemen emzirmeye başladım. Hemşireler a aaa Anne kendisi emziriyor dediler. Kim emzirecekti ya evladım? Sonra bolca sarılıştık koklaştık. Canım arkadaşım Ceren ben doğumdan çıktığımda gelmişti bile. 11 gibi gidip annemle Beril’i getirdi evden. 1-2 saat kadar beraber kaldık. Beril kardeşini sevdi bana sarıldı. Adeta bir polyanna gibi davrandı. Yaklaşık 10 gün sonra kimsenin evde olmadığı bir gün ağlama krizine girdi ve hisleri patladı. O kadar olgun ki benim kızım.

Sonra eşimin iş yerinden bir arkadaşımız geldi ziyarete sohbet muhabbet iyi ama ben geberiyordum. Dedim kusura bakmayın ben uyuyacağım çünkü 36 saat olmak üzere ve doğum yaptım. Onlar gittiler, ben dinlendim, emzirdim, şükrettim.

Üzerimi değiştirmek için kalktığım sırada hafif bir baygınlık geçirdim gibi oldu. Gözüm tam kararmadan yatağa attım kendimi. Tansiyonum çok düşüktü. O gece hastanede kaldık. Bütün gece Ege’yi koynumda yatırdım. Hala da sabaha karsı koynuma alıyorum. Keşke Beril’i de alsaymışım diyorum.

Sabah nurtopu gibi bir demir eksikliği ile eve döndük. Yaklaşık 1 hafta kadar eylül ayında herkes tişört giyerken ben kazakla dolaştım. Betim benzim atıktı. İnanılmaz yoğun bir şekilde kanamam devam ediyordu. Sonra yavaş yavaş toparladım. 28 gün annem yanımdaydı, ki bu inanılmaz bir şey. Kayınvalidemler görümcem kardeşlerim herkes geldi yardım etti.

Şimdi Ege 3 aylık ve Beril 3 yaşında olmak üzere. Çok şükür herşey yolunda. Belki bu doğum hikayesi sizlere çok pozitif gelmeyebilir ama benim için yine de gülümseyerek hatırlayacağım bir anı. Beril’in doğum hikayesi de burada.

Sevgiler,


Sinem.









2.08.2015

#anlatananne | Sut meselesi


Çoğu annenin hiç düşünmüyormuş gibi yaptığı ama gün içinde 1534862 kere düşündüğü, sanki anneden daha çok önemsiyormuş gibi her allahın kulunun sorguladığı bir meseleye değinmek istiyorum.

Öncelikle kendimden bahsetmek istiyorum. Kızım Beril’i 4 ay sadece anne sütüyle besledim. Hamileliğimden beri hep düşük kilolu olan bir bebekti ama güzel emerdi, doyardı, gece uzun uyurdu, huysuzluk etmezdi. Düzenliydi, mutlaka belirli saatlerde emerdi. Saati gelmediyse mümkün değil emziremezdim. Hala da öyle, aralarda yemek yemek istemez, saati gelince öğününü bitirir.

Gel zaman git zaman bizim için doktor konusunda yanlış bir karar verdik ve tesadüfen o sıra mastit oldum. Yani süt kanallarımda tıkanıklık oluştu. Aslında bu süt azaldığından değil, fazla üretilen süt boşaltılamadığı için olmuştu. Tek göğüsle beslemeye çalışırken doktorumuzun 4. Ayda (1 ay içerisinde) 600 gr almasının çok çok az olduğunu, eğer ki hastalanırsa yataklara düşeceğini söyleyerek bizi korkuttu ve mama takviyesine başlattı. Günde 100 ml! Yani yarım çay bardağı kadar. Yani ben emzirmediğim saatlerde oturup sağdığımda 200-300 ml çıkarıyordum zaten. O 100 ml mamanın Beril’e hiçbir faydası olmayacaktı. Olmadı da. Kendisi ısrarla bize çok işe yaradığını anlatmaya çalışsa da Beril 6 aylık olduğunda biberona alışmış emmeyi bırakmış ve hatta daha az kilo alır olmuş bir bebekti. 7. Ayda doktorumuzu değiştirdik.

9. aya kadar günde yaklaşık 4 saatimi süt sağmaya harcayarak geçirdim ve sonunda sütüm bitti. Çünkü pompaya yanıt vermedi beynim. Beynim diyorum çünkü sütü üreten göğüs değil beyin. Bu arada da Beril’e uyanıkken hiçbir şekilde biberondan mama ya da kendi sütümü içiremez oldum, ve giderek daha az kilo almaya başladı. 9. Ayda çok ciddi ve uzun süren bir enfeksiyonlu hastalık geçirdi, atibiyotikle tanıştı. O gün bu gündür zırt pırt hasta olur ve antibiyotik kullanmadan ateli 40.5 derecenin altına düşmez. Benim düşünceme göre anne sütünden eksik kaldığı için bağışıklık sistemi düşük.

Sonradan öğrendik ki sadece anne sütü ile beslenen bir bebek için 4. Ay içinde 600 gr alımı gayet iyi bir miktarmış. Hatta 250-300 gr alan bebeklerde bile mamaya başlamaktansa az olsun anne sütü olsun diyor şimdiki doktorumuz. Pişmanlık ve talihsizliklerle dolu emzirme maceram bu. Bir çocuğum daha olursa (inşallah) gak dese meme guk dese meme vereceğim, ağzına biberon sürmeyeceğim, katı gıdaya 6 ay bitmeden başlamayacağım!

...

Şimdi gelelim emziren, emzirecek olan annelere. İlk olarak şu cümleyi bir kağıda yazın, baş ucunuza asın: ‘Her annenin sütü KENDİ bebeğine(-lerine) yeter!’ Allah veya Doğa (artık hangisi size daha yakınsa) bizi böyle yaratmıştır. Bebek veya bebekler doğar ve kendi kendilerine birşeyler yiyebilecek hale gelene kadar annesinin sütü onu doyurur, besler, büyütür. Bu işin doğasında ilk önce buna inanmak var.

Hele ki emzirmek istiyorum ama bakalım sütüm olacak mi diyen hamileler var, çok üzülüyorum.

Teknik olarak kimler emziremez?

Herhangi bir operasyon sonrası göğüs dokusu alınmış olanlar (yine de doktora danışılmalıdır), doğuştan süt kanalları olmayanlar ya da süt kanalları meme ucuna bağlı olmayanlar, AIDS ve HIV hastaları ve tabi ki sigara, alkol ve uyuşturucu kullanan anneler.

Aslında sadece anneler değil tüm kadınlar hatta anne bile olmamış genç kadınlar dahi emzirebilir. Araştırmalarımda anne olmayan genç kızların düzenli emzirme ile süt üretimine başlayabildiklerini öğrendim. Ayrıca kızı doğum yaptığında duygu seline kapılıp sütü gelen anneanneler gördüm. Ve tamı tamına 13 aydır emzirmeyen ben hala zaman zaman süt ürettiğimi farkediyorum. Meğer ki çeşme bir defa açıldı mi bir daha kapanmazmış. O yüzden sütüm kesildi demeyin, süt kesilmiyor :)

Süt arttırılabilir birşeydir. Peki ama nasıl?

Emzirerek! Basit ve kolay. Süt meselesi tamamen arz talep dengesine bağlıdır. Siz bekledikçe süt birikmez. Süt bebeğinizi emzirmeye başladığınız an üretilir. Taze taze. Belirli bir süre sonra beyin otomatik olarak aynı saatte aynı miktarda süt üretmeye başlar. Siz de sütüm doldu zannedersiniz. Aslında bu olabilecek en kötü şeydir. Çünkü bu sefer beyin yeterince sütün halihazırda var olduğunu düşünür ve ikinci bir talep gelene kadar tüm süt üretimini durdurur. Eğer ki böyle bir şey farkederseniz hemen emzirin ya da biraz sağın.

Direk emzirmek ya da sağmak farketmez. Gerçi benim gibi sağdığında tam olarak performans sağlayamayan anneler olabilir. Zaten bunu farkedersiniz. Eğer ki sütünüzü arttırmak istiyorsanız daha sık ve daha fazla miktarda emzirmelisiniz.

Emzirdiğim süre boyunca tüm araştırmalarımda yediğimiz hiçbir şeyin süte etkisinin olmadığını sadece bol su içmenin yeterli olduğu yazıyordu. Ancak aynı zamanda emziren annelerin diyet yapmaması gerektiği ve her gün ek 300 kalori alması gerektiği belirtiliyor. Ben bulgur, buğday, dereotu, kuru soğan ve süt arttırıcı çeşitli içecekler denedim. Bir faydasını görmedim. Ama son derece sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterdim. Tatlı çok yemedim ama makarna pilav ve ekmek çok yedim. Ne gibi bir etkisi oldu bilmiyorum.

Ama deliler gibi yiyip kilo alan ve bebekleri tombik tombik olan anneler de gördüm. Kafam karıştı. Üstüne bir de yavaş yavaş kilo vermeye çalışıp da bebeği zayıflayan anneler de gördüm. Ve bir sonuç çıkardım kendimce. Evet bebek emdikçe tüm vitamin ve mineralleri bizim vücutlarımızdan çekiyor. Biz iyi beslenmesek de bizi sömürüyor. Peki ya kalori? Bence bu göz ardı edilen önemli bir konu.

Evet mutlaka ama mutlaka günde 3 litre su içilmesi gerekir.

2 litresi kendimiz için, 1 litresi de bebeğe üretilecek süt için. Bunun dışında her öğünde her besin grubundan tüketilmesi gerekir. 3 saatten uzun aç kalınmaması gerekir. Vücudumuz belki kendine sakladığı depolarından vitaminleri bebeğe verebilir ama kalori veremez. Çünkü vücudumuz kalori üretmez. Kalori dışardan alınır. Ama elbette ki kalori var kalori var. Bir bardak kola, hamburger ya da nutella veya baklava ile aldığınız kalori tamamen size zarar. Ayrıca bebeğinize geçecek gereksiz şeyler de cabası. Bu ek 300 kaloriyi sağlıklı besinlerden, sağlıklı yağlardan ve sağlıklı kuru yemişlerden almalısınız. Çünkü yediğiniz herşey bebeğinize geçer. Sanki direk onu besliyormuş gibi düşünün. Adeta bir sporcu gibi iyi beslenin. Bu sütünüzün kalitesini arttıracaktır.

Bunları yemeden sadece su ile sütünüzü arttırmaya çalışırsanız sütünüz de sulandırılmış gibi olacaktır. Sadece yiyerek sütünüzü arttırmaya çalışırsanız vücudunuzdaki su miktarı az oldugu için süt üretimi miktar olarak az kalacaktır. Bu ikisini de yapıp düzenli, sık sık, uzun uzun aktif emzirmezseniz yediğiniz içtiğiniz herşey size yapışacaktır. Bu dengeyi çok iyi kurmak lazım.


İlk aylarda süt üretimi fütursuzca artar. Sonra bebeğin ihtiyacına göre azalır ve bir düzene oturur. Siz de artık dolu dolu şiş hissetmiyorsunuz diye sütüm azaldı zannedebilirsiniz. Endişelenmeyin, bebeğinizi gözlemleyin. Gece uzun uzun uyuyorsa, gündüz neşeliyse, sağlıklı gözüküyorsa kendinize güzel bir çay demleyin ve arkanıza yaslanın. Bunu hakettiniz! :)

23.06.2015

Tuvalet Iletisiminden Egitimine Gecis - 18 Ay


Bildiğiniz gibi ben Beril’e yaklaşık 2.5 aydan beri tuvalet iletişimi uyguluyorum. İnternette bolca bilgi bulabileceğiniz bu iletişim türünden biraz bahsetmek isterim. Daha fazlasını isteyenlere özellikle Bezsiz Bebek adlı kitabı, bulamazlarsa aynı isimli facebook grubunu öneririm.

Tuvalet iletişimi adından da anlaşılabileceği gibi bir iletişim türü. Yani hiçbir zorlama vb olumsuz davranış yok. Tek yapmanız gereken bebeğinizin kakası ya da çişi geldiğini anladığınızda veya tahminen uzun süredir çiş kaka yapmadığında onu tuvalete götürüp ihtiyacını gidermesine yardımcı olmak. Çünkü sanılanın ve öğretilenin aksine bebekler kendilerini kirletmekten hoşlanmazlar. Sadece zamanla çaresizce buna alışırlar.

Hatırlayın, daha 15 günlükken emzirirken kakası gelir ve aniden kıvranmaya başlar bebek. Onu kucağınızdan bırakana kadar yapmaz bazen. Ya da tam bez değiştirirken yapıverir. 15 günlük bebeklerin de nasıl tuvalet ihtiyacını gidermesine yardımcı olabileceğinizi gösteren youtube videolarını ‘elimination communication’ başlığı altında bulabilirsiniz. Ama dediğim gibi ben 2.5 aylıkken başladım. Yaklaşık olarak 6. ayda lazımlığa oturtarak (tavsiyem ikea büyük beyaz lazımlık) başlayabilirsiniz eğer endişeleriniz varsa. 6.aydan önce de tuvalete tutmak istemiyorsanız bezi açık şekilde alt değiştirme örtüsüne yapmasına izin verebilirsiniz. Lavaboya, tuvalete ya da herhangi bir kaba da sırtı size dönük şekildeyken bacak içlerinden tutarak çişş pss sesi çıkarıp suyu açarak tutabilirsiniz.

Daha ileri götürmek isterseniz mevsim uygunsa bezsiz zaman geçirebilirsiniz. Bu sayede çiş ya da kaka yapmadan önce ne gibi sinyaller verdiğini anlayabilirsiniz. Tuvalet iletişimindeki amaç tamamen bebekten gelen işaretleri anlamak ve nasıl ki acıktığında karnını doyuruyorsak bu ihtiyacını da gidermesine yardımcı olmaktır. Pek çok kültürde yeri olan bu konuyu aile büyüklerinizden ‘biz sizi bebekken lavaboya tutardık’ şeklinde de duyabilirsiniz. Aslen doktorların kasları gelişmez, travma olur şöyle böyle dediklerine inanmayın. Bir insan evladı nasıl herhangi bir kası çalışmadan doğabilir ki? Daha da önemlisi bir kas çalışmadıkça unutulur. Bu nedenle yeniden öğrenilmesi çok daha zor olur.

Şimdi diyelim ki cesret edemediniz ya da geç kaldınız. 18.aya kadar geç kalınmış sayılmazsınız. Yalnız bebeğiniz 18 aylık olmuşsa ve tuvalet eğitimi vermek istiyorsanız belki klasik tuvalet eğitimini denemelisiniz ki şu an benim bu konu ile ilgili geniş bir bilgim yok. Kendiniz araştırmanızı tavsiye ederim.

9 ya da 12 aylıkken ya da bu aralarda bir yerlerde mutlaka ama mutlaka biz lazımlık edinmenizi tavsiye ediyorum. İlk zamanlar (yaklaşık olarak 2-3 hafta) sadece bebeğinizin her alt değiştirmesinde lazımlığa oturtun. Oturmak istemezse zorlamayın. Oturması için eline bir oyuncak verebilirsiniz. Aynı anda siz de tuvalete oturup rol modeli olabilirsiniz. Onunla sakin sakin konuşun, ‘buraya çişini kakanı yapabilirsin, ben de yapıyorum’ şeklinde. Emin olun o sadece bebek, salak değil. Sizi anlayacaktır. Her bez değişiminin üzerine uzun süre çiş yapmadığını farkettiğinizde ve kakasını yaparken ya da yapmadan önce anlarsanız götürebilirsiniz. Çişşş ve pısss diye ses çıkarabilir, biraz su açabilir ya da hafifçe üfleyebilirsiniz. Ürperdiği zaman eğer varsa çişini yapacaktır.

Yaptığı zaman onu bolca alkışlayın, övün, teşekkür edin. ‘Aferim, bak çiş yaptın’ şeklinde. Kalkınca çişine ya da kakasına bakabilir, onu tuvalete döküp sifonu çekerken el sallayıp baybay diyebilirsiniz. Her seferinde çişi ya da kakası gelirse size söylemesini rica edin.

Diş çıkarma, hastalık, büyüme atağı, misafir ya da misafirlik, yolculuk ya da herhangi bir değişiklik olan dönemlerde oturmak ya da yapmak istemeyebilir, zorlamayın. Söylüyorsa altına yapmaya başlayabilir, önemsemeyin. Bu dönem geçince normale dönecektir.

1 yaşından sonra günde 4-6 kez düzenli saatlerde lazımlığa götürmeye başlayın. Bu dönemde ara ara söylemeye başlayabilir. Ya da alışkanlık olarak her götürdüğünüzde yapabilir. Benim kızım 16 aylık olduğunda günde 1-2 bezle idare edecek kadar söylüyordu. Ama bu asla düzenli olmadı. Bazen 3-4 gün hiç gitmek istemiyordu.

17 aylık olduğunda herhalde diğer herkes gibi olacak bu iş diye düşündüm. Ama birden bire çok daha fazla söylemeye başladı. Ben de 17,5 aylıkken yazlıkta bezini çıkarıp don giydirdim. Güzelce anlattım ‘bak artık bez giymiyorsun bunun adı don, çişin kakan gelirse sakın altına yapma ve bana söyle’ Tabi ki ilk gün 5 kez falan kaçırdı. Kaçırınca ‘hiiiiii’ dedik çok abartmadan. ‘Bak çişin hep yerlere döküldü, gel önce tuvalete gidelim çiş yapalım. Sonra yerleri silip üstünü değiştirelim’ Bu durumda üstünü değiştirip bacaklarını ıslak mendille silmniz yeter. Her seferinde yıkayamazsınız, sadece her akşam normal banyo yaptırırsınız. Her kaçırdığında büyük bir olay olacağını düşünürse istemeyebilir.

5 gün boyunca uyanık olduğu zamanlarda don giydirdim. Üstüne de bir elbise. Elbisesi kirlenmediği için sadece donunu değiştirdim. Pratik, ikiniz için de kolay ve doğal bir süreç olmalı. Asla kızmayın, büyük tepkiler vermeyin ama bir dahaki sefere tuvalete yapması gerektiğini anlatın.

Bu arada 17 aylıkken tuvalet adaptörüne geçtik çünkü daha önce dengesini sağlayamadığı için korkuyordu. Bu kararı bebeğinize bırakın. Kendini güvende ve rahat hissetmesi en önemli konu. Daha güvende olması için ayaklarını bir tabure ya da basamağa basması uygun olabilir. Özellikle ilk günler.

Yazlıkta 5 gün boyunca uyanık olduğu saatler bez giydirmedim. Kazalar git gide azaldı. Ama sonra ateşlendi ve 8 saat yolculukla eve dönmemiz gerekti. 3 gün bez giydirdim. Uzmanlar ve büyükler bir kere çıkardın mı hep çıkaracaksın, gece gündüz aynı anda çıkaracaksın diyorlar. Ama şu an ne bende bunu yapacak enerji var ne de Beril’den bu kadar fazlasını bekleyebilirim. Ben şuan tamamen doğaçlama, içimden geldiği gibi, kendi kafama göre bir yöntem uyguluyorum.

3 gün bezli ve hasta geçtikten sonra tam 18 aylık olmadan 1 gün önce, Pazartesi günü başlarım diye düşünüyordum ama hafiften tembellik de beni dürtüyordu. Ankara serin, halıları kaldırsam mı, ne giydirsem of pof dedim. Ama o sabah Beril ilk tuvalet mesaisinden sonra bez giymek istemedi. Ben de dedim Sinem hadi başlıyoruz.

O sabah tam 4 kez kaçırdı. Dedim ki kesin unuttu tak çıkar kafası karıştı. Ama o gün öğle uykusuna da bezsiz yatırdım. Tabi ki her yarım saatte bir tuvaletin var mı diye sordum. Her söylediğinde koşa koşa tuvalete götürdüm. İşi onun için eğlenceli ve hızlı bir hale getirdim. O öğle uykusundan kuru kalktı. Akşma kadar hiç kaçırmadı. Gece normal bezini bağladım. O işi şimdilik askıya alıyorum. Duruma göre 1-2 ya da 3 ay sonra düşünebilirim.

Ve bugün 2.gün. sabahtan akşama kadar 12 saat boyunca hiç kaçırmadı. Doktora gittiğimiz 1 saat boyunca dışarda da kaçırmadı. Şu an tam 18 aylık. Ve ben inanılmaz mutluyum :)

Zaten ramazan ayındayız, haftasonları pek dışarı çıkmıyoruz. O nedenle gece uykusu hariç olmak üzere artık Beril bezsiz. Ve bu iş benim için inanılmaz kolay ve stressiz oldu. Mutlaka ama mutlaka herkese tavsiye ediyorum. Bana her zaman soru sorabilirsiniz. Instagram’ı aktif olarak kullanıyorum, oradan daha rahat haberleşebiliriz.

Bebeği 18 aydan büyük olanlar için şunu eklemek istiyorum. Bugün doktorumuza bezi bıraktığımızı söylediğimde önce bir gözleri büyüdü daha çok erken der gibi. Ama sonra erkeklere 24-27 ay arası, kızlarda 21-24 ay arası tuvalet eğitiminin verilmesi gerektiğini söyledi. Yani o 2 yaşından sonra lafını kullanmadı. Çocuğu kendi haline bırak hazır olunca söyler demedi. Kimse kusura bakmasın ama 3-3,5 yaşında bezli çocuklar görüyorum. Bu artık hazır olup olmama durumu değil, çok ciddi bir sorun. Lütfen çocuğunuzu o aşamaya getirmeyin. Ben tuvalet iletişimi uyguladığım için hep daha erken bezi bırakacağımızı sanmıştım ama Beril hazır değildi. Bebeğinizin tam hazır olduğu zamanı bulun ve o şansı kaçırmayın. Önden bol bol alıştırma yapın. Ve pozitif olun :)


26.04.2015

#sinemdiyette


Bu iki fotoğrafın arasında 4 ay var belki ama ben 3 aydır diyetteyim. İlk 1 ay çok sıkı bir diyet uyguladım, 4.6kg verdim. 2. ay orta seviyeli bir diyet uyguladım ve 2.4 kilo verdim. 1 aydır da dikkat ederek kilomu koruyorum. Sadece biraz ara vermek ve sağlıklı beslenme tarzına alışmak için. Şimdi yeniden ilk ay yaptığım sıkı diyete başlayacağım. Toplamda 7,2kg verdim. 

Instagram'da kilo verdikçe yazıyorum ama buraya yediğimi içtiğimi yaptığımı da anlatayım istedim ki kilo vermek isteyen herkes faydalansın. AMA! Herşeyden önce belirtmek isterim ki ben doktor, diyetisyen ya da sağlık uzmanı değilim. Bir diyetisyene gitmiyorum. Sadece kendi vücudumdaki (şeker,tiroıd,vb) sağlık sıkıntılarımı, bana kilo aldıran gıdaları biliyorum. Daha önce de bir defa diyet yapmış olduğum için (o zaman 6 kilo vermiştim, o kadar fazlam vardı) kendi bilgilerime göre bir diyet uyguluyorum. Lütfen siz de kendi içinizi dinlemeden diyet olsun olmasın hiçbir şey yapmayın.

Boyum 1.65, 26 Ocak tarihindeki kilom da 76,4. Şuan 26 Nisan ve kilom 69,2. Ulaşmak istediğim kilo ilk olarak 65. Siz de önce kendinize ulaşabileceğiniz ufak bir hedef koyun. Ancak vücut kitle endeksime göre (google'da atarıp otomatik hesaplayan sitelere ulaşabilirsiniz) 59 kilo olmam gerekiyormuş. 21 yaşına kadar da kilom 52 idi. O zamanlar da çok zayıftım belki ama neyse. Şimdilik 65, sonrasında da 59 hedefim. Bu yaz yavaş yavaş 65 olmayı, tekrar Ocak ayı geldiğinde ise 59 olmayı ve bu kilomu korumayı hedefliyorum. 

Bu arada beni en çok şaşırtan şey ise ölçülerim. Diyetten önce 100-110-100'düm. Tam bir elma tipi. Bacaklarım zaten incecik ama artık onlar da kalınlaşmaya başlamıştı. Şu an 100-87-100! İnanılmaz bir şey. Tam 23 cm. Demekki en büyük problemim olan göbek kısmından vermişim tüm 7 kiloyu! 

Şimdi biraz diyetimden bahsetmek istiyorum. 

İlk 4 hafta:

-sabah: yulaf ezmesi, yağsız süt, bal
-sabah: 2 haşlanmış yumurta, peynir, domates, salatalık, zeytin yeşillik

-ara: yeşil elma, yağsız süt veya yoğurt

-öğlen: salata. (evdeki en büyük salata kasesine, tüm yeşillik ve domatesler isterseniz çiğ sebzelerle. içine mutlaka ama mutlaka tavuk, balık, yumurta, veya yeşil mercimek ile. zeytinyağı limon tuz serbest.)

-ara: bir avuç kuruyemiş (avucunuza ne sığdırabilirseniz istediklerinizden)

-akşam: çorba, evdeki yemekten bir tabak, ortadaki salata, yağsız yoğurt

-gece: yağsız süt, 4-5 çiğ badem

İkinci 4 hafta:

-sabah: 1 dilim tam buğday ekmeği, haşlanmış yumurta ya da peynirli omlet, domates, salatalık, zeytin, peynir, yeşillik
-sabah: yulaf ezmesi, normal süt, taze ya da kuru meyveler yemişler, bal

-ara: 1 adet meyve (mevsimine göre)

-öğlen: 1 tabak az yağlı sebze yemeği, 1 dilim ekmek, yoğurt

-ara: 1 avuç kuruyemiş, 1 bardak süt

-akşam: ilk 4 hafta ile aynı.

Son 4-5 hafta:

Artık haftada 1-2 defa çok az makarna ya da pilav, yarım porsiyon tatlı yenebilir. ilk 4 hafta sonunda ya da ilk 5 kilo verildiğinde (hangisi daha önce olursa) 1 öğün ödül. Ne isterseniz, istediğiniz kadar tek öğün. Ondan sonra 10 günde 1 öğün ödül. 1 gün değil 1 öğün!

Ben şuan 3 ayı geride bıraktım. Yeniden ilk 4 hafta diyetine döneceğim çünkü kilo vermem durdu. Yani dikkat ederek kilo verilmiyor. Bu arada squat dışında hiç spor yapamadım. Onu da son zamanlarda boşlamıştım. Şimdi plates dvd'si aldım. Her gün yapacağım. Eğer fırsatınız varsa mutlaka yürüyün. Benim 2-3 hafta hiç kilo vermediğim olmuştu sonra birden verdim. Sakın bırakmayın. Bitki çayları, bol su kilo vermenize ve ödem atmanıza yardım eder. Metabolizmanızı hızlandırmak için kilo vermenin durduğu zamanlarda 1 günlük sebze suyu detoksu yapabilirsiniz. O gün sadece katı meyve sıkacağından sıkılmış taze sebze suyu içilecek. 10 günde 1 yapabilirsiniz. 

Tekrar hatırlatıyorum ki ben doktor ya da diyetisyen değilim. Ekmeksiz olur mu yaa gibi bir yorum yapmak isteyenler hiç kendini yormasın. Ben, nasıl kilo verdin ne yedin ne içtin sorusuna cevap veriyorum. Kimseye özel bir tavsiyem yok.

Sevgiler :) 

  • Doğum Hikayemiz - 40+4 e geldiğim 23 Aralık gecesi 7-8 defa sancı benzeri bir ağrı beni uyandırdı ama uykuma devam edebildim. Sanırım saatte 1 geliyordu. Sabah 7.35’te Uğu...
    10 yıl önce

Her Hakkı Saklıdır © Bu sitede yer alan hiçbir veri, izin alınmadan kopyalanamaz, başka bir yerde yayımlanamaz.



Web Analytics